İstanbul, Türkiye’nin en büyük metropolü olarak sadece tarihi ve kültürel zenginlikleriyle değil, aynı zamanda dinamik ekonomisi ve çekici yaşam tarzıyla da dikkat çeken bir şehir. Ancak son yıllarda İstanbul’da yaşanan bir sorun, birçok kişinin gündemini meşgul ediyor: Konut krizi. Şehirdeki konut meselesi, hem yerel sakinlerin hem de şehre yeni taşınmak isteyenlerin karşılaştığı önemli bir sorun haline geldi. Artan talep, yetersiz arzın önüne geçemediği bir dönemde, İstanbul’daki konut krizi, sosyal, ekonomik ve çevresel etkileriyle derinleşiyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe’nin açıkladığı veriler, konut piyasasındaki endişe verici gelişmelere işaret ediyor. Özellikle 2022 yılından bu yana yaşanan konut satışlarında görülen düşüş, dikkat çekiyor. İstanbul’da konut fiyatlarının hızla yükselmesi, özellikle Sarıyer gibi lüks ilçelerdeki konut maliyetlerinin ulaşılması zor seviyelere çıkmasına neden olmuştur. Bu artış, enflasyon oranlarının üzerinde gerçekleşirken, vatandaşların gelirlerinin bu hızda artmaması, konut erişiminin giderek zorlaşmasına yol açmıştır.
“İstanbul’da 1 yılda konut fiyatları ortalama yüzde 68 arttı. Artış oranı enflasyonun üstünde. Ücretlilerin maaş ve gelirlerinin çok daha düşük oranda artması nedeniyle, bugün çalışanların konuta erişmesi geçen yıla göre daha zor.”
İstanbul’daki konut durumunu ise son olarak şu cümlelerle özetliyor “Konut fiyatlarındaki artış bizi mülksüzleşme, konut erişimin kısıtlanması ve derinleşen barınma krizi ile karşı karşıya bırakıyor. Yabancılara konut satışının sürmesi ve makroekonomik koşullar nedeniyle de konuta yönelik talep, doğal dengenin üzerinde devam ediyor. Bu yüzden hem İstanbul’un deprem direncini arttırmak, hem de anayasamızda ifadesini bulan konut hakkını korumak için sosyal konut üretimini önemsiyoruz. Yurt ve sosyal konut üretimi piyasa dengelerini düzenleyeceği gibi, vatandaşlarımızın konut hakkını da koruyacak önemli bir araçtır. Sosyal konut üretiminin yetersiz olması ve kamunun sosyal konut yada kiralık sosyal konut kullanımını da içeren bütünlüklü bir konut politikası olmaması nedeniyle barınma krizi daha da derinleşiyor, vatandaşlarımızın konuta erişimi azalmaya, çalışanların, emekçilerin İstanbul’da barınma imkanı da yok olmaya devam ediyor. Ne yazık ki emlak piyasasını kamucu politikalar değil rant odaklı uygulamalar domine ediyor. Bu uygulamaların değişmesini bekliyoruz.“